Gölgeler Ve Sahte Suretleri

|  Konuk Yazar: Bünyamin Aydın  |

Bir Başka Dünyanın Penceresi
(gölgeler ve sahte suretleri)

Sahte insanlar vardır karanlığa davet eden, işte onlardır dengeleri bozan… 

Düşüncelerin içinde kirli oyunlarıyla insanın derinliklerine sızar böyleleri. Anlam bütünlüğü aramak yerine etrafı alevlerle süslü değişik senaryolar türetirler. Şaşırırsın önce, sonra düşünürsün ve asla çıkamazsın labirent havasında örülmüş düşüncelerden. Mutlu bir olay olduğunda gülersin, onlarda senle beraber güler. Hani ağlarsın ya mutsuzluğun doruk noktasına çıktığı anlarda, onlar zevkten dört köşe olmuş gibi kahkahalarla yine güler. Onlar, robotlaşmış yüreklerini modern kıyafetleriyle saklamaya çalışır. Öyle sinsice yaklaşırlar ki anlayamazsın ne olduğunu, bir davet ile gelirler kapına süslü yazıları, gösterişli hayatları, bir ahenk içinde devam eden yaşamlarıyla. Bir anda hava kararır bulutlar çoğalır. Yağmur yağacak diye beklersin, çünkü senin beklediğin odur. Önce bir ışık görürsün senin için o ışık bir başlangıç olacaktır. Sonra bir gök gürültüsü duyarsın kızgın ve öfkeli, içine karanlık duyguları haykırır gibi, ardından bir sessizlik oluşur. Beklersin sabırsızlıkla bir damla yağmuru, zaman geçer sıkılmaya başlarsın tedirgin olursun anlayamazsın artık yağmurun yağmayacağını…

O günden sonra duygu kuraklığı başlar senin için. Başlangıçta içindeki iyi olan tüm duyguları kaybetmediğin için anlamazsın ama zaman geçtikçe sahte suretler ordusunun daimi üyesi olacağından habersiz hayatına devam edersin. Yavaş yavaş beklentilerin çoğalır, kazanma hırsın artar, diğer insanlara karşı hep göz boyayıp onları kazanmaya çalışıp, zaaflarından faydalanırsın. Artık virüs vücudunda yayılmaya başlar. Kötülük damarlarına işler, çıkarların için en iyi dostunu satarsın. Öyle bir zaman gelir ki ‘’yalan’’ en iyi dostun olur. Onunla kalkıp onunla uyursun. İş hayatının altını üstüne getirirsin. Çok paran olur, lüks arabalara binersin atmadığın hava kalmaz.Üç kuruş için fakirin ahını alırsın, kalp kırmak artık bir sanat anlayışına döner senin için, gözlerin görmez olur. Mutlu olduğu zannedersin sadece. Ama bir gerçek var ki ! asla ‘’mutlu’’ olamazsın…

Çünkü, hayatını içindeki duygularınla beraber karanlığa satmışsındır. Gölgende suretin kaybolmuştur. Benliğin bir göl gibi sıcakta kuruyup buharlaşmıştır. Senden geriye kalan bir defter ve içindeki haykıramadığın iyiye dair anıların olacaktır. Bir gece kalkıp odanın kapısını kitlersin sonra pencereleri sıkı sıkı kapatır, perdeleri en karanlık olana kadar örtersin. Neden mi ? Hiç kimse duymasın hiç kimse bilmesin diye…

Belkide bu yüzdendir; gösterişli hayatının ne kadar zayıf temellerle atıldığı, yalanlarla örülü duvarlarının arkasında sakladığın binlerce kötülük ile başbaşa kaldığın ve hiç kimse duymasın diye ter döktüğün dakikalar vicdan azabıyla yanıp tutuşacaksın, bir hiç olduğunu anlamaya başladığında ise beyninin içinde milyonlarca hücrenin öldüğünü anlayıp, artık geriye dönüşünün olmadığını farkedeceksin artık son trende kalkmıştır. Her gece kabustan uyanıp bir noktaya odaklanıp haykıracaksın ve ölene kadar her gün öleceksin…

Bizler bu hayatta kazandığımızı zannettiğimiz an, aslında kaybediyoruz sadece farkında değiliz…


Konuk Yazar: Bünyamin Aydın
Konuk Yazarlık İçin Tıklayın.



Labels: